Kitabın olayı aslında situationship. Birbirine karşı duygusal ve fiziksel yakınlık duyan insanın asla bağlanamaması ve bütün kitap boyunca bir karın ağrısı gibi ilişkiyi yürütmeleri çok can sıkıcıydı. Biraz psikolojik açıdan okunursa az daha keyifli olabilir ama o duyguların çözümlenemeyişi bana tatsız geldi.
Karakterleri ele alıcak olursak, kendini anormal hisseden ana karakter Marianne kimseyle özel, sıcak bir yakınlık kuramadığı için hep yüzeysel yakınlıkta tutuyor ilişkilerini. Belki de yakınlık kurmayı bilmiyor. Ailesinden gördüğü mesafe, sevgisizlik ve şiddet onu soğuk bir mizaca çekmiş. Lise yıllarındaki zorbalıklar da onun içine kapanmasını pekiştirmiş. Yakınlık kurabildiği tek kişiye bile aslında kendini açamayan birisi olmuş.
Connell, Marianne kadar olmasa da o da içini açabilen birisi değil aslında. Yanında kendi olabildiği tek kişi Marianne ama onunla bile her şeyini paylaşamıyor.
Situationshipten kurtulamamalarının sebebi de aslında hissettikleri yakınlığı derinleştirme yetisinden uzak olmalarıydı bence. İçlerinden geçeni dökseler nasıl bir hikaye olurdu acaba?
Bu belirsizlikler ve sancılı git geller beni çok tatmin etmedi açıkçası. Bir noktadan sonra netflix dizisi tadı vermeye başladı. Günümüzdeki birçok şeyi yansıtıyor ilişkilere dair. Ama bende duyduğum kadar iyi bir etki bırakmadı, o derinliği hissedemedim.
Puanım: 6.5/10